Hakan Baş

Supermassive Hikayesi

Ağustos 6, 2017 — 4 Yorum

Supermassive hakkında her gün çeşitli spekülasyonlar ve yanlış haberler duyuyoruz. Bu yüzden Supermassive’in kuruluşundan bugüne hikayesini, son dönemdeki gelişmeleri ve benim şahsi görüşlerimi birinci ağızdan dile getirmek istedim.

Supermassive’in Kuruluşu

Supermassive’in tohumları Ağustos 2015’te Kaan Karamancı, Alper Özdemir ve Fırat İleri’nin olduğu bir yemekte atıldı. Hedefimiz ve hayalimiz hızla büyüyeceğine inandığımız eSpor sektöründe doğru şekilde konumlanıp, yıllarca hayatta kalacak efsanevi bir kulüp hayata geçirmekti. Bunun için de bir yandan eSpor’un bilinirliğinin artması ve ekonomisinin büyümesi için elimizden geleni yapıp, bir yandan da sektördeki ana oyunculardan biri olmayı hedefledik. Geçtiğimiz süreçte de hep bu doğrultuda adımlar atmaya çalıştık. Sponsorluklar, iş birlikleri ve merchandising (taraftar ürünleri satışı) ile ekonomiyi büyütüp, dolayısıyla kulüplerin gelirlerini artırıp, aynı zamanda sektörün en önemli dinamiği olan oyuncuların değerini artırmak istiyoruz. Ayrıca sektörün popülaritesinin artmasıyla yeni eSpor takipçilerinin kazanılması da yine tüm endüstrinin hızla gelişmesini sağlıyor. Bizim de dahil olmamızdan sonra eSpor’un bilinirliğinin, sponsorlukların ve bu alana yatırım yapan kulüp ve şahısların artması bizi mutlu eden gelişmeler.

Supermassive kurulurken Kaan Karamancı’nın Onur Aksu’yla daha önceden tanışıklığı olması yol haritamızı çizerken bize büyük avantaj ve hız sağladı. Sonra bu beşli ortaklık kurarak yola çıktık. Takımın ismini birçok opsiyon arasından Kaan’ın teklifi olan Supermassive koyduk. Daha sonradan şu an genel müdürümüz olan Ulaş Gülkirpik’in ve UEFA komitesinde de yer alan Mustafa Eröğüt’ün de Yönetim Kurulu’na katılmasıyla gücümüze güç kattık.

İlk Kadromuz

Her yeni başladığımız işte olduğu gibi, eSpor’da da hedefimizi zirve olarak belirledik. Bu sebepten de kadroyu kurarken en iyi oyuncuları bir araya getirmemiz gerekiyordu. Onur’un oyuncular tarafından güvenilen biri olması ve sevilmesi ile yeni kurduğumuz yapının vizyonu bir araya gelince, hedeflediğimiz kadrodaki oyuncuları ikna etmek daha kolay oldu. Thaldrin, Fabfabolous, Stomaged ve Dumbledoge ilk anlaştığımız isimlerdi.

Orta koridora bir önceki sezonun MVP’si Naru’yu transfer etmeyi çok istiyorduk. Hem orta koridorun en iyisi, hem de eSpor’un içinden dışından herkesin en iyi bildiğim isim Naru’ydu. Naru’yu transfer ederken henüz kulüp sahibi olmadığımız için görüşmemiz pratikte “poaching” değildi. Daha sonrasında da Naru’nun o zamanki kulübünün teklif ettiği bonservis bedelini ödeyip transferi gerçekleştirdik. En iyi ve en popüler oyuncuları bir araya getirmemiz daha birinci günden bize belli bir taraftar kitlesi de sağlamış oldu.

Nişancı pozisyonuna yabancı bir oyuncu transfer etmek istedik ve birçok kişiyle denemelerimiz oldu. Bu denemelerin sonunda, karakterini de çok sevdiğimiz Achuu arkadaşımız aramıza katıldı.

İlk Sezon (2016 Kış Mevsimi) – KMF Şampiyonluğu ve IWCI Şampiyonluğu

Kurduğumuz kadro eSpor camiası tarafından “Dream Team” olarak adlandırıldı. Şampiyon olmak için çok iyi bir kadro kurmuştuk, fakat oyuncular ilk kez beraber oynayacağından “çekincemiz yoktu” diyemem. Fabfab hem koç hem oyuncu olarak başlamıştı, ama bunun çok da iyi bir fikir olmadığını ilerleyen süreçte gördük. Hem gerçek bir koçumuz yoktu, hem de Fab’ın yeteneklerinden tümüyle faydalanamıyorduk. Ligin ortalarına geldiğimizde son sıralarda yer alıyorduk. O dönemde, sevgili Hatchy yardımımıza koştu ve takımın da beraber oynamaya alışmasıyla ivme kazandık. Çeyrek final öncesi tie-break maçlarında iyice toparlanan takımımız daha sonra yarı finalde kritik bir galibiyetle finale kalmayı başardı.

Finale kaldığımız hafta dostumuz olan birçok ünlüden Supermassive’e başarılar dileyen videolar aldık. Çok eğlenceli ve ses getiren bir çalışma oldu. O yarı final’de elenmiş olsaydık, belki de bunu hiç yapamayacaktık. Bu hamleyi oyunun ve eSpor’un da bilinirliğini artırmak için yaptığımızı, finaldeki rakibimiz BJK’nin taraftarı olan ünlülerden de videolar alarak gösterdik. Aklı başında insanlar hala bu hareketimizin sektör tanıtımına büyük faydasını dile getirirler, haset edenlerse ancak videolardaki “League of Legends” telaffuzuna taş atıyorlar.

Finale geldiğimizde takımımızın performansı en üst düzeye çıkmıştı. BJK’ye karşı rahat bir galibiyetle ilk sezonumuzda ilk şampiyonluğumuza ulaştık. Daha sonrasında bu performansımız Meksika’da yapılan IWCI kupasını kazanarak devam etti. Akabinde MSI’da da iyi maçlar çıkaran takımımız NA LCS temsilcisi CLG’yi de mağlup ederek ülkemiz adına büyük bir başarıya imza attı.

İlk sezonda attığımız en kritik adımlardan biri de Ülker ve Intel gibi 2 büyük sponsoru sektöre kazandırmak oldu. Çok kaliteli prodüksiyonlar çıktı. Bunlar hemen diğer şirketlerin de dikkatini çekti. Geliri yükseltirken, oyuncu maaşlarını artırmayı ve Riot’tan gelen şampiyonluk pirimlerini de kesintisiz oyunculara vermeyi ihmal etmedik. Bu en baştaki amacımız olan tüm dinamikleri büyütme stratejimizin bir parçasıydı.

İkinci Sezon (2016 Yaz Mevsimi) – TBF Finali

İkinci sezon bizim için çok daha kolay başladı. Takım ligdeki favori olmuştu ve o sezondan beri de tüm takımların en motive hazırlandığı rakip konumundayız. Ligdeki art arda galibiyetlerimiz split’i birinci sırada bitirmemizi sağladı. O sezon yarı final maçlarını da çok kolay bir şekilde geçtik. Sanırım ligi ve yarı finali bu kadar kolay geçince, bazı eksiklerimizi ve rakibimizin son hamlelerini göz ardı ettik. Tüm eSpor takipçi ve yorumcuları TBF kupasını çok kolay kazanacağımız görüşündeydi. Fakat finalde ağır bir yenilgi aldık ve split’i kupasız kapamak zorunda kaldık. Bu split bizim için çok büyük bir tecrübe oldu.

Üçüncü Sezon (2017 Kış Mevsimi) – KMF Şampiyonluğu / FB Espor Kuruluşu

2017 kış sezonu başlarken en zayıf olduğumuz Nişancı pozisyonuna mevkisinde en başarılı oyuncu Zeitnot’u transfer ettik. “5 Türk” sinerjisini de sağlayıp çok güçlü bir kadro oluşturmuş olduk. Hatchy’nin ülkesine dönmek istemesinin ardından da koç olarak Exorant ile anlaştık.

Bu sezon lige FB Espor da katıldı, şeref verdi. Yeri gelmişken, birçok spekülasyon dönen benim/bizim Fenerbahçe ile ilişkimize de kısaca açıklık getirmek isterim. (Bu noktada Kaan’ın koyu Galatasaraylı olduğunu da belirtmek gerek.) 1907 Derneği YK üyelerinden Sina Afra hem birçok şirkette ortağım hem de çok yakın ağabeylerimdendir. Onun daveti üzerine, 2017 Kış split’i öncesi 1907 Derneği Yönetim Kurulu’nda eSpor’u ve bana göre nasıl pozisyon alınması gerektiğini anlattım. Takımın kuruluş safhasında diğer takımımız TNG’nin slot’unun, ilk seneki kaptanımız Thaldrin’in ve TNG oyuncularının FB Espor’a transferine yardımcı olduk. Son olarak da sezon sonuna doğru performans düşüklüğü yaşayan takıma, o zaman asistan koçumuz olan ve yine TNG’nin de koçluğunu yapmış Pades’in transferini onayladık. Biz her zaman bizimle beraber olan oyuncularımızın ve koçlarımızın bireysel çıkarlarını da gözetiyoruz ve gözetmeye devam edeceğiz. Sonuçta bu transferlerin Pades, Thaldrin ve Japone için de hayırlısı olduğunu düşünüyorum. Ayrıca 3 Büyükler’in eSpor’da başarılı olması ve belli yerlere gelmesi tüm sektör için çok önemli. FB Espor’a bu transferler dışında bir danışmanlığımız veya desteğimiz kesinlikle olmadı. (BJK’den de 2017 yaz split’i başında danışmanlık teklifi aldık ve kabul etmedik, ama yine benzer şekilde Dumbledoge transferine izin verdik.)

Kısacası, evet ben koyu Fenerbahçeli’yim, finale FB Espor ile çıkmak her zaman isteğim, fakat eSpor’da tuttuğum ve desteklediğim tek takım tabii ki Supermassive. Bu arada, 2 split’te FB Espor ile karşılaştığımız toplam 5 maçın 4’ünü kazandık, 1’inde berabere kaldık.

Sportif olarak 2016 Kış split’i bizim için en rahat sezon oldu. Lig maçlarını da, yarı finali de, finali de güle oynaya alıp 3. sezonumuzda 2. şampiyonluğumuzu aldık. Daha sonra Brezilya’da elemeleri geçip MSI’a gitmesine kesin gözüyle baktığımız takımımız, maalesef ilk tur maçlarından sonra biraz odağını kaybetti ve turnuvaya erken veda etti.

Takım elendikten sonra Dumbledoge MSI’da Riot’ın analist masasında görev aldı. Türkiye’ye döndüğünde de artık Türkiye’de oynamak istemediğini bize iletti. Yaz split’inde de sözleşmesi devam etmesine rağmen tüm alacaklarını verip sözleşmesini karşılıklı feshettik. Çok yetenekli bir oyuncuyu split başlamadan 10 gün önce kaybetmek planlarımızı biraz bozdu.

Dördüncü Sezon (2017 Yaz Mevsimi) – Yarı finaldeyiz…

Bana göre split öncesi yaptığımız en önemli hamlelerden biri Lethilion’un koç olarak takımın başına geçmesi oldu. “5 Türk” sinerjisini bozmamak adına, boşalan destek pozisyonu için birçok Türk oyuncuyla denemeler yaptık ve genç yetenek Tolerant’ı kadroya dahil ettik. Ayrıca sponsorluk tarafında BAU ile 3 senelik isim ve Vodafone ile ana sponsorluk anlaşması yaptık. Söylenenlerin aksine, kurulduğumuz günden bu yana ortaklık yapımızda en ufak bir değişiklik olmadı.

Dumble’ın gitmesiyle, otoriteler ilk split’ten beri ilk kez sezon öncesi bizi favori göstermiyorlardı. Sezona da ilk maçı kaybederek başladık, fakat takım hızlıca toparlandı ve ligin son maçına lider çıktık. Son maçta ligde iddiası kalmamış rakibimiz karşısında serinin ilk maçını kazandık, fakat lig boyunca kaybettiğimiz her maçta olduğu gibi odak ve konsantrasyon kaybıyla seriyi berabere bitirdik. Hatta ikinci maçta sevgili Kaan Kural “Bu saatten sonra BAUSupermassive’in kaybetmesi için Naru’nun masadan kalkıp gitmesi gerek” diyordu.

Ligi 2. bitirdik ve yarı finaldeyiz. Son hafta Rogu’nun katılmasıyla kadromuz daha da güçlendi. Ligi nerde bitirdiğinizin pek önemi yok. Hatta çeyrek finalden başlamak form tutmak için daha bile avantajlı. Baktığınızda, 2016 KMF’de tie-break’le play-off’a kalıp sonra şampiyon olduk, 2016 TBF’de ise ligi lider bitirip şampiyon olamadık.

Bu sezon da şampiyon olacağımıza inancım tam. Dördüncü sezonumuzda dördüncü finalimizi oynayıp, üçüncü şampiyonluğumuzu almak istiyoruz. Çoğu kişi bizi şu an favori görmese de, şu bir gerçek ki bir turnuvada Supermassive henüz elenmemişse en büyük favoridir. Bir köşede bekleyip herhangi bir takımın Supermassive’i yenmesiyle ortaya çıkanların aksine, ben iddialı konuşmaları hep maçlardan önce yaptım. Büyük bir sürpriz olmazsa kupa yine bizim!

team2000’li yıllarda hızla büyüyen başarılı projelerin artmasıyla girişimcilik 7’den 70’e herkesin ilgi alanına girdi. Facebook, Google gibi girişimler ve genç yaşta zengin ve popüler olan girişimciler, birçok kişinin hayallerini süslemeye başladı. Tüm bu başarı hikayelerinin en önemli ortak noktası hep takım çalışması olmuştur. Fikirler ve iş planları tabi ki her zaman önemlidir; fakat şirketin başarılı olmasını sağlayan bu fikri ve iş planını uygulayan ekiptir. Bu yüzdendir ki, tüm yatırım şirketleri yatırım değerlendirme kriterlerinde bir numaraya takımı koyarlar. İyi bir takım, olmayacak bir iş fikrini gerçekleştirebilecekken; yeteneksiz bir takım çok iyi bir iş fikrini başarısızlığa sürükleyebilir. Devamını okumak için tıklayınız…

Başarının Formülü

Şubat 24, 2014 — 8 Yorum

Harvard Business Review ile eş zamanlı yayınlanan yazımın tam metnini aşağıda paylaşıyorum:

BAŞARININ FORMÜLÜcorner-street-signs-success-happiness

Hayatta bazı şeylerin sırrını erkenden çözmek büyük fark yaratıyor. Üniversite hayatının kıymetini son senede anlayıp geride kalan 3 seneye yanmak, yüzerken her kulaçta sonuna kadar uzanmanın önemini sporu bıraktıktan sonra çözmek… Her seferinde “keşke daha önce bunu fark edebilseydim” der insan. İş hayatında da aynı şekilde yoğun bir tempoda ilerlerken, bazı basit formüllere emekliye ayrılmadan aymak gerekiyor. Devamını okumak için tıklayınız…

373029_270119726395255_881579295_n25 Haziran Salı günü mezunu olduğum Üsküdar Amerikan’ın 2013 mezuniyet töreninde Commencement Address’i vermek için davet edilmiştim. Yaptığım konuşma tesadüfen velilerin arasında bulunan sevgili Ömür Gedik’in de ilgisini çekince Hürriyet’teki köşesinde yer vermiş: http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/23594757.asp

Bunun üzerine bana gelen istekler üzerine konuşmanın tam metnini paylaşıyorum:

Devamını okumak için tıklayınız…

Co-Opetition

Haziran 25, 2012 — 1 Yorum

Barry NalebuffYale profesörlerinden, HonestTea kurucusu ve whynot.net bulucusu Barry Nalebuff, Co-Opetition felsefesini cooperate to enlarge the pie and compete to divide it up” diye anlatıyor. Gerçekten de “business is war” mantalitesi eskide kaldı. Co-Opetition’ın sağlaması oyun teorisiyle de, mikroekonomi kanunu “profit maximization” kuralıyla da yapılabilir.

Devamını okumak için tıklayınız…

The Accidental EntrepreneurEx bir investment bankerken en sempatik bulduğum kitap (The Liar’s Poker ‘ı bir kenara ayırırsak) The Accidental Investment Banker’dı. Daha sonra girişimciliğe adım attığımda, geçmiş algoritmalarımla mevcut key wordlerimin sentezinden olsa gerek, Susan Urquhart-Brown’ın o çok da “Best Seller” olmayan kitabı The Accidental Entrepreneur’u elimde buldum. Susan kitabında “keşke önceden şunları biri bana söyleseydi, o zaman ben daha neler yapardım” diyerek girişimcilere tavsiyelerde bulunuyor.

Ben de hayatımın her evresinde, benim 1-2 sene önümden giden birinin (çok önde olanların hatırladıkları yanıltıcı olabiliyor ve dinamikler de çok değişmiş oluyor) her anımda bana yol göstermesini çok istemişimdir. Nispeten genç bir girişimci olarak yakın geçmişte çıkardığım dersleri ben de “blog”umda naçizane paylaşayım dedim. Sektördeki abilerimizi tebessüm ettirip, kardeşlerimize de birkaç tüyo verebilirsem ne mutlu bana :)

Devamını okumak için tıklayınız…

Lidyana Hikayesi

Şubat 21, 2012 — 18 Yorum

Sevgili Blog,

Lidyana Logo

Dediler ki her girişimcinin blog sayfası olmalı. Bildiğini, gördüğünü, düşündüğünü paylaşmalı. Ben matematik adamıyımdır ama bir de sözel yanımızı deneyelim madem. İlk blog yazımı buyrunuz efendim: Devamını okumak için tıklayınız…