Ex bir investment bankerken en sempatik bulduğum kitap (The Liar’s Poker ‘ı bir kenara ayırırsak) The Accidental Investment Banker’dı. Daha sonra girişimciliğe adım attığımda, geçmiş algoritmalarımla mevcut key wordlerimin sentezinden olsa gerek, Susan Urquhart-Brown’ın o çok da “Best Seller” olmayan kitabı The Accidental Entrepreneur’u elimde buldum. Susan kitabında “keşke önceden şunları biri bana söyleseydi, o zaman ben daha neler yapardım” diyerek girişimcilere tavsiyelerde bulunuyor.
Ben de hayatımın her evresinde, benim 1-2 sene önümden giden birinin (çok önde olanların hatırladıkları yanıltıcı olabiliyor ve dinamikler de çok değişmiş oluyor) her anımda bana yol göstermesini çok istemişimdir. Nispeten genç bir girişimci olarak yakın geçmişte çıkardığım dersleri ben de “blog”umda naçizane paylaşayım dedim. Sektördeki abilerimizi tebessüm ettirip, kardeşlerimize de birkaç tüyo verebilirsem ne mutlu bana
- Poke the box! Geçtiğimiz haftalarda ülkemizi ziyaret eden Seth Godin’in Poke the Box adlı kitabında anlattığı gibi, fırsatlar inisiyatif alınmadıkça statikten kinetiğe geçemiyor. LinkedIn kurucusu Reid Hoffman da start-up kurmayı uçurumdan atlayıp yolda uçak inşa etmeye çalışmaya benzetmişti. Ama o adımı atmadan uçak kendiliğinden meydana gelmiyor. Bu yüzden harekete geçmekten, insiyatif almaktan çekinmemek gerek.
- Manevraya hazır ol! Jessica Livingston, Founders at Work adlı kitabında önde gelen başarılı girişimcilerle söyleşilerde bulunmuş ve hepsinin hikayesindeki ortak noktanın evdeki hesabın çarşıya uymaması olduğu sonucuna varmıştı. Gerçekten de tüm business planlar ve projeksiyonlar bir yol haritası çizmek adına güzel, ama yola çıktıktan sonra birçok sürpriz ortaya çıkıyor. Bu kırılma noktalarında girişimcinin manevra kabiliyeti, azmi ve kararlılığı çok kritik rol oynuyor. Başarılı girişimci krizleri bir şekilde fırsata çevirebilmeli.
- Fikrinle evlenme! Benim genç arkadaşlarda en çok rastladığım hastalık bu. Fikre körü körüne bağlanıldığında eksikler görülmüyor, belki de çok başarılı hale gelebilecek bir iş planı gerekli düzeltmeler yapılamadığından çürüyüp gidiyor. Diğer taraftan da olmayacak işten vazgeçebilmek de bir meziyet: Projenin olmayacağını anladığı anda fikri öldürmeyi becerebilmek de başarılı bir girişimcinin en önemli özelliklerinden olsa gerek. Bir diğer önemli nokta ise fikri potansiyel yatırımcılarla ve sektör duayenleriyle konuşurken paylaşmaktan çekinmeyin; onlar sizin fikirlerinize şekil verecek kişilerdir. Artık herkesin de bildiği gibi VC’lere NDA imzalatmaya kalkmak en büyük deal breaker olarak biliniyor.. Ve yine her zaman söylendiği gibi fikir değil, fikri hayata geçirebilmek önemli olan.
- Önce Proje! Başarıyı yakalamak için girişimcinin start-up projesini hayatındaki en önemli varlık olarak (bebeği gibi) görmesi gerekiyor. Şirket kuruluşunda ve kuruluş sonrası asıl öncelik operasyonun kusursuz yürümesini sağlamak olmalı – sosyal hayattan geri kalmamaya çabalamak, kişisel maddi çıkarlar gözetmek, egolara yenilmek “epic fail” habercisidir. Bu noktada projenin ilerlemesi için mantıklı oranlarda dilute olmaktan gocunmamak gerektiğini de belirtmek isterim: 5m dolarlık bir şirketin tamamına sahip olacağına, 100m dolarlık bir şirketin yarısına sahip ol. Zaten artık ülkemizde de “capital is not a barrier to entry” gerçeği var. Güzel bir proje ve bunu gerçekleştirebilecek sağlam bir ekip kurulduysa fon bulmak artık çok daha kolay. Burada da kritik nokta doğru yatırımcıları seçmek oluyor. 😉
- Takım Oyunu! Execution is everything! Hep bu konuya geliyoruz ama gerçekten de en kritik konu takım. Fonların da bilindiği gibi bir projeye yatırım yapacakken ilk değerlendirdikleri kriter management team. Başta Co-Founder olmak üzere, seçilen yönetim ekibi şirketin kaderini belirleyecek kişiler. Bu yüzden çekirdek kadronun aynı frekanslarda, aynı vizyona sahip ve aynı aidiyet duygusuyla çalışıyor olması çok önemli.
- Egolar kapıya! Yukarıda da bundan bahsettim ama bunu ayrı bir maddede tekrardan vurgulamaya gerek duydum. Türk girişimcilerinin en büyük eksiklerinden biri de genelde kendilerini alanlarının profesörü olarak görmeleri. Başarılı bir girişimci “Hiçbir şey bilmiyorum” diye düşünerek her gün araştırmalar yapmalı, pazarı takip etmelidir – yeniliklerden bihaber olanlar çok geride kalıyor. Öte yandan, egosu yüksek girişimciler ne fonlar ne de sektördeki diğer insanlar tarafından seviliyorlar ve bu kötü reputasyon uzun vadede yine başarısızlığa tek yön bileti veriyor.
- Zaman Yönetimi! 7/24/365 işle yatıp işle kalkmayan girişimcinin başarılı olma olasılığı tamamen şansa kalır. Hal böyleyken de her anı iyi değerlendirmek, eldeki yapılacaklar listesinde hiçbir şeyi ertelememek gerekiyor. Her gelen to-do’ya top yere inmeden gelişine “done” diyebilmek gerek. Biriktiğinde toparlamak çok zor ve bu hızlı hayatta kaçan balığın büyük olma ihtimali de çok yüksek.
- Networking! Bu başlığa gerek duydum ama yapacak pek yorum yok sanırım; hepimiz hemfikiriz diye tahmin ediyorum. Çıkın ve herkesle tanışın! Şirketin kapıdaki güvenliğinden bile öğrenecek çok şey olduğunu unutmayın.
EN EN EN ÖNEMLİSİ ise dürüstlükten ve prensiplerden (kabaca “adam”lıktan) ödün vermemek gerek. Hayat uzun, “doğrular mutlaka kazanır.”
P.S. En büyük Fenerbahçe!
Sarı Lacivert Şampiyon Fener! 🙂
Senınle gurur duyuyorum keşke genç olsaydım ne kadar güzel öneriler
Ahh, super! Tam da disiplin ne olursa olsun; ‘simdi ve gelecege yonelik smart yasam rehberi’ olusturma gayreti icinde olan ‘ben’e iyi geldi… Alanim girisimcilik degil evet; ancak oneriler modellenebilir diye dusunuyorum. Ozellikle ‘Fikrinle evlenme’ tuyosu; fikrine, projene, istedigin hedeflere narsistik bir yapiyla baglanma demekle esdeger benim icin !
Tesekkurler
Yazi cok guzel olmus, bence herkes okumali. Paylastigin icin tesekkurler.
Sizden öğrenecek çok şey var Hakan Bey. Paylaşım için tüm okuyanlar adına teşekkürler!